27 Kasım 2011 Pazar

Yüzde yüz Akdenizli


Yüzde yüz Akdenizli

HALİL GÖKHAN


Yüzyılın üçüncü çeyreğinde Türkiye'de Anadoluculuk hareketinin öncülerinden ve 'Çağdaş Homeros' Halikarnas Balıkçısı ile Homeros çevirmeni Azra Erhat arasındaki mektuplaşmalar yeniden yayımlandı. İlk kez 1976'da basılan bu kitap, bir yönüyle Balıkçı'nın sesinden bir biyografi çalışması. 1957 yılının ilk aylarında bir sergi açılışının çıkışında bir yemekte başlayan Azra Erhat-Halikarnas Balıkçısı dostluğunun ilk mektup tomarı 9 Şubat 1957 tarihlidir ve yaklaşık seksen sayfadır. Bu uzun mektup ilk tanışma anında başlayan çetrefil bir 'İlyada'nın gerçek kökenleri' tartışmasında Balıkçı tarafından ileri sürülmüş savların kanıtları niteliği taşımaktadır. Azra Erhat, tartışma sırasında 'bilimdışı' olarak değerlendirdiği bu tutumun bilimsel kanıtları karşısında çok utanır, fakat bu utanç, olumlu bir çabaya dönüşerek Balıkçı'yı ziyaret girişimi halini alır.
Halikarnas Balıkçısı, Mart 1957'den ölümünden bir yıl öncesine kadar mektup yazar Azra Erhat'a. Günde bir değil bazen iki mektup aldığı olur Erhat'ın. Öğleyin bir postacı gelir, gece saat on bir sularında kapı bir daha çalar. Balıkçı'nın hızına posta idaresi bile yetişemez.
Azra Erhat'a göre bu mektuplar sadece 'mektup' değil. "Halikarnas Balıkçısı bu mektuplarıyla yeni bir tür yaratmıştır." Balıkçı'nın kişiliğine uygun birçok türün, uğraş ve düşüncelerin bir araya gelmesiyle oluşan bir tür olarak nitelendirir Erhat, bu mektup türünü. Mektuplarda sanat da vardır, edebiyat da, günlük sohbet, aşk şiiri ve bilimler de...
Erhat'a göre bu mektupların-tamamı olmasa da-bir gün yayınlanacağını Halikarnas Balıkçısı biliyordu, hatta bu düşünceyi de ona aşılayan Balıkçı olmuştu. 25 Mayıs 1957 tarihli mektupta "her ikisinin kafasından da müşterek bir şey doğmasını arzu ettiğini" belirten Balıkçı, mektuplar mı yoksa ortak bir kitap mı sorusuna şöyle bir cevap veriyor: "Mektuplar ben öldükten sonra olur."
Azra Erhat'ın evinde Halikarnas Balıkçısı'nın mektupları, yıllara
göre sıralanmış büyükçe bir bavul içinde durmaktadır. Balıkçı'nın 1973'te ölümünden sonra mektuplar daha da uzaklaşır Erhat'tan; varlıklarını unutur, hatta bir gün onları yayımlayacağına dair verdiği sözü bile unutur.
Son olarak 1976 yılında bir Bodrum yolculuğu ve Balıkçı'ya mezar ziyareti sonrasında Azra Erhat mektuplara sarılır ve daktilo başına oturur. Yemeden içmeden, adeta o mektupları yaşayarak 'Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı'nı hazırlar.
Cevat Şakir, nam-ı diğer 'Balıkçı', "Sende bütün insaniyeti seviyorum," diye seslenir mektuplarından birinde Azra Erhat'a; "sen dünyanın
bana verdiği mükâfatsın".
Bu iki dost, iki âşık, iki arkadaş birbirlerini besleyen ve kışkırtan mektuplarla birbirlerine gürül gürül akarlar bu kitapta. Coşku, arzu, aşk ve öfke bu mektupların ortak paydaları... Bu tutkulu mektup ilişkisinin ışığı tek bir yerden geliyor: Sanat ve bilgiden kaynaklanan insan, dünyaya tutunmak. Yüzde yüz Akdenizli değerler bunlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder