12 Mart 2020 Perşembe

Gören bir daktiloyum ben



Bu kitabın iki adı var.

Dolayısıyla bu kitapta iki kitap var, ama tek bir girişten geçiliyor.

Umutsuz Romantik Bir Adamın Günlük Acıları, kısaca URBAGA…

UBAARG ise öteki adı. Umutsuz Bir Adamın Acıları: Romantik Günlük…

İki kitap, günlükler ve çeşitli metinler halinde iç içe 22 bileşimden oluşuyor. Günlükler ve metinlerin aralarında doğrudan bir bağ yok, daha çok coğrafya ve iklim ilişkisi olarak yan yana okunuyorlar. Penelope ve Akdeniz ya da umutsuz bir adam ve onun boğuntulu günler gibi…

Adam umutsuz bir romantik ve günlüğü de acılarla dolu. Kitabın ikinci “yarı”sında ise aşka, hayata ve geleceğe dair umutları taşıyan Penelope izleri var.

Penelope, her ne olursa olsun, yaşadığımız zamanın bütün rüzgârlarına karşı duran bir güzellik ve iyilik simgesi. Onu yok etmeye ve yaralamaya çalışan bizzat aşkın ve insanın kendisi bile olsa umutsuz her adam bir romans olarak hayal ettiği yaşamında kendi Penelope’sini yaratmak ve sevmek zorunda.

Penelope ancak bu şekilde geri gelebilir, hiç gitmemiş bile olsa.

***

Gören bir daktiloyum ben. Tuvalete gitmiyorum. Ama sevişiyorum sen evde olmadığın zaman.

Misafirlerimi gece ağırlıyorum. Senin kurtulmak istediğin yanlarından birisi ya da bir karakter çöplüğü değilim. Benim büyümemi istemezsin bile.

Günlüğün sesi, iç ses ya da her ne dersen de.

Sesin yok olduğundan beri bu mikrofondan yazdığın her şey tam bir filtresizlik içinde akıyor.
Her şeyi yazabilirim. Ama görüntü yasak. Senin de yazman yasak.

İkimizin de dünyayla tek irtibatımız yalnızlığımız.

***

Şu dünyada kendinizi korumanız gereken durumlardan birisi erkek dedikodusuna, diğer de erkek duygusallığına maruz kalmaktır. Zira çoğunlukla kadına atfedilen bu iki hususta da, aslında kadınlar erkeğin eline su bile dökemez. Hele terk edilen, aldatılan, ilişkisinde mutlu olmayan bir erkeğin yakınlarındaysanız, vay halinize. Tabii ki kişisel bir yargı bu ve böyle bir erkeği anlatmada Halil Gökhan’ın başarısını yadsıyamayız. Umutsuz Romantik Bir Adamın Günlük Acıları isimli son kitabında Gökhan, ‘âşık’ bir adamın yaşadıklarını anlatıyor. Net olarak bir kadından bahsetmiyoruz ama burada, aşka âşık bir adam bu. Belki yıllar önce terk edilmiş hâlâ onun acısını yaşıyor, belki bizzat o terk etmiş onun pişmanlığını çekiyor. Hayat denen şu yolda, Penelope’sine kavuşmak ve mutluluğa ulaşmak için adım adım yürüyen çağdaş bir Odysseus hikâyesi aslında Gökhan’ın anlattığı. Araya alıntıladığı antik dönem eserleri ve onların değerlendirmeleriyle, hiç de antikitede anlatılan aşklara özenip Werther gibi acılar çekmememizi söylüyor aslında. Ne de olsa her kadın Penelope değil artık. Ama yanlış anlamayın, Penelope’nin gösterdiği sadakati gösterecek kadın da kalmadı gezegenimizde, erkek de.

Çağlayan Çevik / birparagraf.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder