14 Haziran 2013 Cuma

Sosyal Hayatta Kalma Kılavuzu


Soyutun somut oyunu

Tarih sınıfta kaldı; doğrusu ne zaman geçmişti ki...
Geçmiş ile gelecek arasında bu denli kafamızı bulandıran ve soyutken bu denli somut rolüne bizi alıştıran tarihin bu kez sanallıkla başı dertte ama.
Her zamanki gibi bu yeni belayla uğraşacağı yerde tarih; anıyı hakikat, sanıyı analiz olarak sattığı görkemli son birkaç yüzyılını sanallığın belleksizliği içinde "kaybedecekken" son anda belki birkaçımızın tarifinde karar kıldığı ama hepimizin onayladığı "sosyal medya"ya tutundu.
Tarihin artık bellekle işi kalmadı. Müzeleri kurdu, modernizmi vurdu; gelenek ve tutuculuğu ayakta tuttu; tarihçiler diye dersliği olmayan bir sınıf ve insansız topum yaratmaya çalıştı... Sanallık teknolojisi hatırlamayı, bilmeyi ve indekslemeyi birkaç koda indirgeyince onun sofalarında ve arka odalarında hiçbir şey olmadığı sonunda ortaya çıktı.

Kakafonik av korkusu

Avı tarıma, mağarayı mabede dönüştürdükten sonra, aslında bir avken bizi avcı yapan öldürme isteğimize ve büyük avcı gezegenimizin sürprizlerine karşı salgıladığımız büyük korkularımıza ne yaptık? Av ve mağaradan bu yana korku ile mabed kimi zaman yer değiştirdi, kiminde birbirlerinin yerine geçtiler ya da birleştiler zaman zaman, tek bir şey olarak göründüler bize. Bu ikisinin imkansız ve kakafonik söyleşisinden doğan tarih, bütün belge ve tanıklarıyla birlikte gelecekten harika bir av korkusu yarattı.
Şimdi gelecekten korkmaktan çok korkuyoruz. Orada bir yerlerde bilinmeyen bir ölüm tarihimiz de saklı ya hani, o yüzden gelecekten nefret ediyor ve çok korkuyoruz.
Ekranların hormonlarımıza karışan buğusu yeni parfüm, reklamı yapılmıyor.

66

Steven Spielberg. 66. Cannes Film Festivali jüri başkanı. 66 yaşında... Dakikalar süren ayakta alkış...
Son yıllarda nadiren izlediğim Cannes festivali nedense bu sahneyle gözlerime doluverdi. Avrupa'da bir tür kota konulan ABD sinemasının gerçek süper kahramanı önünde hem de ayakta alkışlayanların çoğu da -kameralara göre- Amerikalı oyunculardı. Olsundu, Avrupa'da da bu süper kahramanı alkışlamak Yeni Dünya'yı yeniden yaratmaktı. Kişioğlu hiç ana ocağına döner de şımarmaz mı?
Spielberg, Amerikan Rüyası'nın en başarılı rüyalarından birisi gerçekten de. Okyanusu her geçişte tepetaklak olan gerçekliğin rüyası. Atlas Okyanusu -bence dünyanın en güzel isimlerinden birisini taşıyor- dibinde yeni dünyayı eskisine bağlayan dev kablolarının ne taşıdığını sanıyorsunuz: Yüzlerce milyon dünyalının rüyalarını, arzularını ve hayallerini.

Hayatta kalmanın 31513 yolu

Biz ne yapıyoruz, her gün intihar etmenin yanı sıra? Sanırım genel sorunumuz sorunları biriktirip bir anda söylemeye ve çözmeye çalışmak. Siyasetbiliminde sorunları toplu olarak halletmeye anarşi deniyor. Eminim bir gün dünyada herkes anarşist olacak, uzaylıların istilasından sonra, o zaman da anarşistlere kozmo-anarşist diyeceğiz. En büyük sorunumuz da sağırlar ve körler olarak ikiye ayrıldığımız ülkemizde sağırların körlerle diyalog kurmaya çalışması. Sona kalmış çözüm arayışları için hiçbir diyalog yeterli olamaz. Diyalogda geçerli olan tartışma sürecinin hangi noktasında sorunların konuşulmaya başlandığıdır. Sorun çözümünde paket önerileri işin savsaklanmasından başka bir şey değildir. Otoritelerin en gözde çözüm yöntemi olan paket önerisi, herhangi bir aciliyetin ötesinde bir tuzağı daha çok andırmaktadır. Konuşamıyoruz, anlaşamıyoruz... en büyük sorun bu değil mi? Bunu çözmeden nesnel ya da öznel hangi sorunun üstesinden gelebiliriz ki?





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder