29 Aralık 2011 Perşembe

“Daha önce birlikte olduğun ve hala görüştüğün biri var mı hayatında?”


déjà-vu


Senin şehirde bulunmadığın ve meşgul olduğun her fırsatta daha öncesinde “topu topu” bir gece birlikte olduğu erkek arkadaşıyla görüşüyordu. Onunla seni tanıştırmaktan sürekli kaçınmıştı; senin yanında onunla telefonla konuşurken sessizleşiyor, sen başka bir odaya geçtiğindeyse bülbül kesiliyor, kahkaha üstüne kahkaha patlatıyordu.

Karnın yanıyordu. Boğazın düğümlenmişti. Kilitlenip kalmıştın.

Bunun bir adı olmalıydı. Déjà vu? Hayır... Daha önce başına gelmemişti, ama başkasında görmüş olmalıydın.
G., D.’yi çok seviyordu ama başka kadınlarla olup onu kızdırmaya ve kıskandırmaya tutsak etmişti aşkını. Onunla olsa aşk bitecekti sanki... Son olarak G., E. ile birlikteydi. G.’nin D. ile görüşmeye devam etmesi E.’i çileden çıkarıyordu. Ve G. D.’nin çok yakın bir arkadaş olduğunda ama sadece öyle olduğunda ısrarlıydı. Fakat E. buna asla inanmadı. G.’nin D.’yi arayışı, ona sürekli ve düzenli vakit ayırışı her şeyi açıklıyordu: G. aslında D.’yi seviyordu ve E.’de -ve benzerlerinde- avuntu buluyordu bu kara sevdayı bir an olsun unutmak için...
Bu durumu sen de onda ve hiç ihmal etmediği, senin şehirde bulunmadığın ve meşgul olduğun her fırsatta görüştüğü erkek arkadaşında buluyordun. Oysa sen kıskançlıkla ve kıskançlıklarınla baş edebilen bir erkektin. Üstelik o, bir konuşmasında onunla bir gece birlikte olduğunu -o zamanki erkek arkadaşını cezalandırmak üzere- ağzından kaçırmıştı; üstüne üstlük ikinizi tanıştırmaktan sürekli kaçınıyor, yanında telefonla konuşurken bile sessizleşiyor, sen başka bir odaya geçtiğindeyse bülbül kesiliyor, kahkaha üstüne kahkaha patlatıyordu.

Tıpkı en son olarak karnının yandığı, boğazının düğümlendiği, kilitlenip kaldığın o akşam gibi. Onunla yine telefonda sessiz sessiz konuşuyordu. Çünkü yanındaydın.
Kendini yatak odasına zor atmıştın. Onun bu ani çıkışı anlamaması için bir mazeret bulmuş, önce tuvalete yönlenmiş ardından hissettirmeden yok olmuştun ortadan. 
Kulak kabarttın. Telefonda konuşması birden akıcılık kazanmıştı, daha rahat ve “bayağı” cümleler kuruyor, kahkahalarını ölçüp biçmeden koyveriyordu.

Onunla konuştuğu ilk telefon görüşmesinde yanındaydım ve yine ortadan yok olup şunu düşünmüştün karnında o ilk küçük sızıyla:  “Onunla telefon ederken kahkaha atması, seninle olduğundan daha rahat olması... Acaba hangimizi gerçekten seviyor?”

İçinden çıkamamıştın. Bir kadın sosyal ve özel hayatını nasıl bu kadar ayırabilirdi? Her iki hayatta da erkeklere ayrı ayrı yer vermesi nasıl mantıklı karşılanabilirdi?
Çok modern görüşlü olmakla övünmüyordun, ama bu iddialı yanından başka Osmanlı tarafların da vardı. Bu tarafını modern görünüşünü kontrol eden, kendini kapılıp koyvermeni kontrol altına alacak bir baskı unsuru olarak görüyordun.
Ama bu durumda içindeki o huysuz adamın, öfke dolu erkeğin patlaması işten bile değildi. Çünkü birlikte olduğun kadın önceden bir kez de olsa yattığı adamla sosyal ilişkisini her türlü şartta devam ettiriyor, belki bu durumu meşrulaştırmak için sana onu “çok fazla kıskanmamanı” öğütlüyordu. O zaman seni daha az sevebilirdi. Kime karşı neyi, niçin koruyordu?

Bu olayda G. ve D.’nin ilişkisinden farklı olmak üzere seni zorlayan şey onun, sonuç olarak bir kez ya da bir gece birlikte olmuş olmasıydı. Onu artık kardeş olarak görmesi, erkek yerine bile koymaması umurunda değildi. Erkekleri iyi tanıyordun. Bir erkek, yattığı kadını başka bir erkekle gördüğü zaman garip bir gurura kapılırdı. O gururu çok iyi tanıyordun. Çünkü sen de hissetmiştin çok kereler yakından bu duyguyu...

G. ve D. nin aşırı “sosyal” ilişkisi G.-E. flörtüne son vermişti. Üstelik bu finalden cesaret alan G., D.’ye açılmış fakat karşılık göremeyince hakkında dedikodular çıkarmış ve böylelikle her türlü “sosyal” ilişkisini bitmişti. E.’ye göre G.’ye gün doğmuştu. G. artık istediği kadar D. ile birlikte olabilirdi. Bu fikrinde bir yere kadar haklıydı E.

G., D. hakkında çıkardığı dedikoduların doğruluğu üzerine açık bir tartışmaya girince aslında geçici bir süre onu kaybetmişti. Olan olmuş kaybeden E. olmuştu. Belki yakın bir gelecekte G. ile D. kazanan taraf olacaklardı.

Peki senin “E. olmanı engelleyen” neydi? E. gibi kenara çekilip birkaç yıldır adı konmayan ve uzatıldıkça taraflarına haz veren bir gizli aşkı mı açığa çıkaracaktın? Doğrusu bu seni hiç ilgilendirmiyordu. Asıl öfkelendiğin daha önce yattığı erkekle(rle) hala görüşen bir kadınla birlikte olmaktı. Bu seni çok boğuyordu. Dayanamıyor, sadece unuttuğun zamanlar rahatlıyordun. Onunla telefonda konuşurken attığı kahkahaları belki onun koynunda, onunla sevişirken de atmıştı. Aynı ağız ve aynı nefesle... Onun elleri kadınının en mahrem yerlerini tutmuş, kadının ise daha dün evine misafir ettiği adamın mahrem yerlerini o gece okşamış, öpmüş ve onu içine almıştı. Aynı yatakta terleri birbirine karışmıştı.

Peki ya onun daha önceki erkekleri? Ama onlar şimdi sadece birer isimden ibarettiler. Telefon defterinde ya da mektuplarda... Asıl dayanamadığın daha önce birleşmiş iki vücudun birbirlerine engel olarak tekrar dikey olarak bir araya gelmelerindeki koca yalandı... Hiçbir zaman bir araya gelmeleriydi arzuyu önlemenin tek çaresi. Çünkü beyin hatırlamasa vücutlar her zaman her şeyi hatırlardı.
Seni çileden çıkaran bu olaya artık son vermeli ve “kendin için”, özgürlüğün ve sağlıklı bir kafa için onu artık onu “bir an önce” terk etmeliydin. Terk ettikten sonra senden alacağı ilk intikam hemen onun yanında soluğu almak olacaktı. Ve belki de yine...

Bunları düşünmüyordun bile... Sana lazım olan yine sendin... Ve bir an önce dengeye kavuşmalıydın ve daha tutarlı bir ilişkin olmalıydı. Ve bu kez tabii ki yeni aşkına ilk sorun şu olacaktı:

“Daha önce birlikte olduğun ve hala görüştüğün biri var mı hayatında?”



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder