3 Aralık 2011 Cumartesi

CİNAYET


CİNAYET

Ortada, burnu toprağa saplanmış bir otomobilden başka hiçbir şey yoktu.
Bir de bu garip manzaranın az ötesinde ölmüş bir kadın vardı. Yapılan otopside kadının ne zaman öldüğü ya da öldürüldüğü asla tespit edilemedi.Kadının üzerinde hiçbir yara izi yoktu; iç organları ise tertemizdi; ne bir darbe, ne bir iç kanama, ne de bir kalp krizi izini ele verecek bir damar tıkanması. Kadın yerde bulunduğunda, mavi gözleri bulutlu gökyüzüne zamanı bilinmeyen bir cinayetin bakışlarını veriyordu sadece. Bu bakışlarda daha çok "hiçbir zaman" sözcükleri  okunuyordu. Ama bu yorum kayıtlara asla geçmedi.
Bu tuhaf cinayet kayıtlara geçtiğinde şu şüpheli cümleler kullanıldı:
"2 Kasım 2014 günü, Saxtia'nın 100 kilometre batısındaki bir kasabanın girişindeki geniş düzlükte toprağa bir metre kadar saplanmış bir otomobil bulundu. Bir kalem gibi saplanmış görünümü veren otomobilin önünde ve arkasında hiçbir ize rastlanmadı. Az ötede, yerde ölü olarak yatan sarışın ve mavi gözlü kadın dışında."
Anıtı bekleyen bir hizmetli. Ya da toprağa dikilen bu anıt-araba için kurban edilmiş genç bir kadın.
Ölü olarak bulunan kadın için ben bunları düşünüyordum. Ama bu yorumlarımı herkesten gizledim. Çünkü  benim için ölü bir kadın -hele ki bu kadın çok ve güzelse- hayatın sonu demekti. Sadece onun için değil... Belki ölenler için başka bir hayatın başlangıcını sunuyordur ölüm bize. Ama ölen bir kadın, hele hele burnu yere hiçbir iz bırakılmadan saplanmış bir arabanın ötesinde ölü olarak yatmakta olan bir kadın bütün tinsel sınırların da ötesinde zamanımızın renklerinin tanıyamayacağı bir işaret taşıyordu. İşte bu işareti hayatın sonu olarak adlandırıyordum ben.
Hiçbir kadın bu şekilde, hiçbir iz bırakmadan ölmezdi. Zira kadınlar yaşarken bile izlerin ve işaretlerin peşinde olmasalar bile bir iz ve işaret olarak zaten yaşarlar. Hiçbir kadın saydam değildir ve her kadın ayrı birer işarettir; gökyüzünde yalnız yaşayan ve yaşlanan yıldızlar gibi...
Raporuma son olarak şöyle yazdığımı hatırlıyorum:
"Burada Isabelle Labelle yatıyor. Gözleri son kez yeryüzünü gördüğünde üstüne doğru kanatlanmış gibi uçmakta olan bir otomobil geliyordu. Ama Isabelle arabayı tam olarak farketmemişti. O, kendisini doğduğu bu küçük kasabadan kurtaracak mavi Cadillac'ı bekliyordu. Kaderi ona bu garip kazayı hazırladığında bir güç, belki de birileri onun ölümünün bir anıt değeri taşıyacağını ve ölümünün sonsuz bir tören olacağını biliyordu. Otomobil yumuşak toprakta hazırlanmış mezarına doğru burun üstü ilerlerken Onu bir başka çukura itmek yerine dünyanın yüzünde gölgesiz bir lekeye doğru sürükledi. Bıraktığı yerde artık Isabelle yerine bir ağaç yatıyordu. Ölümsüzlüğün suladığı bir ağaç."
Ama bu raporu asla hiç kimseye teslim etmedim.
Ve hiç kimsenin aklına yere saplanmış arabanın plakasına bakmak gelmedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder