23 Kasım 2011 Çarşamba

Penelope mi Hürrem mi?


Penelope mi Hürrem mi?

HALİL GÖKHAN

Kırk yaşını az devirince bir erkek bu soruyu sormakla mükellef hisseder kendini. Bu yükümlülük neredeyse vatandaşlık görevlerinden sonra gelmektedir. Peki Penelope ile Hürrem arasında nasıl bir seçenek ilişkisi olabilir ki?
İlki mitolojik hayali bir kahraman, ikincisi hâlâ hayallerimizde yaşayan güçlü, kararlı kadın imajıdır…
Penelope güçlü ve sadık kadın.
Hürrem, güçlü ve hırslı bir kadın.
Ben şahsen kendi içinde Penelope’yi arayan kadına inanırdım bir zamanlar. Bu kadınlar dolayısıyla annelerimiz olurdu. Ve annelerimizi hiç de Hürrem gibi görmedik, görmezdik. Velhasıl Hürrem, günümüzdeki yansımalarıyla tek bir erkeğin etrafında toplanmış “çoklu” kadın durumunu da anlatıyor açıkçası. Ekonomik krizlerden cinsiyet durumlarına kadar birçok faktör erkeklerde bir iyilik piramidinin oluşmasına yol açıyor. Buna karşılık sosyal ve estetik açıdan hep gelişim içinde olan kadın ise giderek yalnızlaşıyor ve yalnız kadınlar çoğalıyor. Her iki cinsiyetin sayıları eşit gibi görünse de başarılı, çekici erkek ile güzel, bakımlı kadınlar arasındaki arz-talep dengesi piramidin tepesine doğru giderek nitelik ve sayıları azalan iyi erkekleri iyi kadınlar karşısında çok zor duruma düşürüyor. Gençliğinde kıt, sınırlı ve yok kelimeleriyle büyüyen bu erkekler kırklı yaşlarında artık deyim yerindeyse bir çağdaş haremin içinde kadınların aşırı ilgisine mazhar halde buldular kendilerini. Erkeğin başarılısına, güçlüsüne yöneldiği giderek kesinleşen kadınların durumu ise bu noktada trajikleşti. Çok kadın aynı erkek tipini ve hatta aynı adamı ister gibi oldu. Brad Pitt gibi ise her istediğini yapar’dan tutun Madem Brad Pitt değilsin otur oturduğun yerde, yerin burası cümlelerine kadar piramidin tepesini keskinleştiren bir monolog dünyası artık konuya hâkim.
Halihazırda harem kelimesi kadar bu istisnai durumu izah edebilen başka bir başarılı ifade ortaya geleceğe benzemiyor.
Dikkat ettiniz mi, sultanlar arasında neden sadece Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatı, dönemi TV’de izleyici rekorları kırarak büyük bir ilgi kaldı? Çünkü yabancı romanlara, operalara konu olan Hürrem’i sayesinde özel hayatına bu denli inebildiğimiz tek sultan Kanuni’nin kendisi. Diğerleri ise sönüklük yarışı içindeler. Hayatlarında sadece savaşlar, zaferler ve fetihler var. Sanıyorum ki kadınlar bu tek tabanca giden Kanuni dizisinde tarih ve ecdadın hikayelerinin peşinde değiller. Onlar bizzat doğada ve toplumda mutlak başarı içinde yüzen ideal güçlü erkeği yeniden keşfettiler ve piramidin tepesinde sivriliğe nende oldular bir kez daha. Artık kadınları başarılı erkeğin çevresindeki, hayatındaki potansiyel ve gerçek harem ilgilendirmiyor. Kadınlar şunun farkında: Ne yaparlarsa yapsınlar erkeklerin hayatında çoklu derecede kadınlar hep olacak. Ve artık önemli olan, o haremi adamın başına yıkacak ya da dünyayı haremin başına yıkacak Hürrem olmak. Haremin Hürrem’i olmak.
Bu yüzden Penelope imajı, yani kocasının savaştan dönmesini, bütün taht âşığı kral adaylarını bez dokuyarak oyalayan ve onu 20 sene bekleyen sadık, tek kadın tipi şimdilik beklemede. Talep göreceği günleri bekliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder