6 Nisan 2018 Cuma

Felsefe Hiç Bozuntuya Vermez


- Hayır, dostum yanılıyorsun; seninle hiç Bozuntu barda oturmadık.
- Bundan eminim ama. Yoksa bunu hayal mi ettim ben?

- Olabilir. Bozuntu bu gibi şeyler için çok uygun bir yer. Hep hayalperestler gelir oraya.
- Ama senin de oranın müdavimi olduğunu söylediler.

- Neredeyse ben kurdum Bozuntu'yu. Öyle sayılır, öyle bilinir.
- Peki ben sadece o zaman seni orada gördüm ve hiç konuşmadık. Selam vermedim. Çünkü ünlü kişileri sosyal ortamlarda, sokaklarda tanışsak bile rahatsız etmeyi sevmem.

- Nerede senin gibiler. Bizi gören en yakın arkadaşı anası babası aileden birisiymiş gibi hemen saldırıyor. "Seni tanıdım. Sen şu'sun. Sen şu'ysan bunu bana ve benim gibilere borçlusun. Öyleyse hemen bana gülümseyerek konuş ve borcunu şimdi öde," diyen gözlerle bakarlar resmen.
- Bunu hiç üzerime alınmıyorum. Bu tutumun kökleri bende de var ben de insanım, yani tanınmıyorum. Herhangi birisiyim. ama bu duyguyu nasıl tanıyorum aslında anlamıyorum. Ve hiç buna yeltenmem, yani ünlüleri asla rahatsız etmem. Sizi anladığımı düşünüyorum. Çağın moda deyimiyle sizlerle empati kurabiliyorum.

- Biz, dediğim için beni bağışla. Yani biz ünlüler... Böyle bir sınıf yok aslında. Ortak özelliği şöhret olan bir kimsesizler, farklı tipler topluluğu... Aidiyetim yok, ama başkalarının oraya ait olduğunu düşündüğü bir kurgu bu sadece.
- Sence sosyal bilimlere, özellikle sosyolojiye popüler kültür neden bu kadar saldırıyor? Üstelik de tek bir silahla: Şöhret.

- Fame filminin şarkı sözlerini hatırla: "I'm gonna live forever - Baby, remember my name".
- Sen kalkıp adama ya da kadına Baby dersen o da sana sokakta rastladığında hey naber çak bir beşlik der tabii haklı olarak.

- O bir şarkı değil sadece. "Sonsuza kadar yaşayacağım. Adımı hatırla bebeğim." diyorsa bunda ne gibi bir tehdit var sosyoloji için?
- Popüler kültür bu işte her şeyi basite indirgemeye çalışıyor. Beni hatırla derken aslında demek istediği her şeyi unut ve sadece beni hatırla. Şöhretin ettirdiği yemin de bu değil mi kitlelere? O anda o on beş dakika boyunca sadece benim ünlü olduğumu (sonsuza kadar) söyle ve beni hatırla... Ama ne kadar? Bu süre önemli mi?

- Süreden çok ünlülerden kendilerini daha akıllı zeki ve okumuş kültürlü bulan ünsüzlerin hiç usanmadan şöhreti ve meşhurları hedef alan sözde bilimsel araştırmalarından söz etmek daha önemli...
- Onların da kendilerini ünsüz olarak tanımladıklarını asla düşünmüyorum. Ben ünsüzüm, ama şimdiye kadar ünlü olmayı hayal etmediğim ve düşünmediğim için ünsüz olduğumu da özellikle hiç düşünmedim. Ben öğrendiklerim ve bildiklerimden ileri gelen bir tasarım olmaya çalıştım genellikle.

- Sen bir tasarıma doğru gidersin, ama şöhret öyle mi? O gelir seni bulur, hatta seçer.
- Hiç böyle düşünmemiştim, ama ben yine de dediğim gibi şöhreti hiç düşünmedim hayatım boyunca. Konuları keşif ya da buluş olmadıkları sürece kültür bilgilerinin ve iletişiminin kişilere ait olmadığını sanıyorum. Kişiler içinse daha çok edebiyat ve sanatın diğer dalları var.

- Felsefeyi unutuyorsunuz mirim. :)
- Tabir yanlış, ama yaklaşım doğru. Evet filozofların da son çağlarda kişilikler üzerinden yaşadıklarını görmüşümdür evet.

- Sanmam. Mesela ben hümanistim, ama hümanistlerin filozofunu tanımam bilmem.
- İşte bak o hastalık iyiden iyiye. Hümanizm Antikçağ felsefesidir ve filozoflarından çok kendi konusu ve düşünceleriyle bilinir yaygınlaşır.

- O halde ben felsefe ile aramda düzgün bir ilişki kurmuşum demek ki.
- Sanırım bu doğru. Felsefi olarak yapılacak en büyük budalalık sanırım felsefi tartışmalardan kendini kurtaramamak olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder