26 Aralık 2011 Pazartesi

“Ceci n’est pas un penis!”


“Fotoğraflıyorum
ağzını,
enseni,
ellerini,
dilini,

soyun çirkin hayvan,
korkma!”

Rodica Dradhincescu










Artık çağrılmaya bile korkuyor. Bütün kötülüklerin altından o çıkıyordu ya. Ya da o kötülükleri altına alıyordu. “Bu sadece bir kötülük değil” denmesini isterdi, ama bunun yerine onu çağırıyorlar.
-C.E.U.P!
-C.E.U.P!
-C.E.U.P!
Ortaya çıkmak, büzüşmek ya da düzüşmek ne zamandır kötülük sanatı?
Sen kimsin?
Kasıklarında bir hesap defterinin. Beyninde iktidar larvalarının. Aynaya bakıp temizleniyorlar. Dişlerden beslenenlerden daha masum o son bakışı içine çekerken, ıslak bir ağzın içine yapışmayı, utancından orda kalmayı düşünüyor sürekli.
Kimsen neysen o yazılacak.
Kalem dile batalı beri sinekler yazıyor, ucuna şeker damlamış gibi.
Önce bak sonra dinle. Dinle sonra gene bak.
Senin gibiler yumuşakken sever. Anne gibi büyütmeyi…
Son sözün bu olmalı: Erkek bedeninden yapılmış bir cehennem, erkek uzuvlarının 40’lı paketler halinde satıldığı bir vitrinde.
(Takside unutulur hediye paketi. Yeni bir kadın müşteri bulur şoför beye verir. –Şoför Bey ne var paketin içinde? -… –Şoför Bey ne var paketin içinde söyleyin, ama ben buldum. –Hamfendi… - Şoför Bey?..)

Hayatımızın resimlerini incelerken o paketin tıka basa “giden kadınlarla” dolu olduğundan adım gibi emindim.
(Ne gündüz ne gece şoför bey pakete dokunamadı. Issız bir yoldan geçerken. Durdu. Açtı baktı içine. –Buyrun hamfendi bakın…)

Beni bu bacakların arasına kim bırakmış olabilir?
Ordakinin bacakları arasındaki eksiklik mi?
Kendi bedenimizi yapmamızı engellemek için olduğunu düşünmüştüm…





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder