26 Aralık 2011 Pazartesi

Karanlık yok bombardımanların aydınlattığı gecemizde.


Sıkıyönetim

Mahmud Derviş


Burada, tepelerin sağrısında, zamanın ritmine ve alacakaranlığa karşı
Kırık gölgeli bahçelerin kenarında
Mahkûmlar ne yapıyorsan bizler de onu yapıyoruz
İşsizler ne yaparsa:
Umudu ekip biçiyoruz.

***

Şafağa hazırlanan bir ülke. Daha yavaş yürüyoruz
Çünkü kolluyoruz zafer saatini:
Karanlık yok bombardımanların aydınlattığı gecemizde.
Düşmanlarımız pusuda ve düşmanlarımız bizim için yakıyorlar ışığı
Mağaraların karanlığında.

***

Burada, hiç “ben” yok.
Burada Âdem hatırlıyor kil tabletindeki tozu

***

Ölümün kıyısında, diyor:
Kaybedecek hiçbir izim yok artık:
Özgürüm ben özgürlüğün kıyısında. Geleceğim ellerimde.
Çok yakında atılacağım hayatıma,
Özgür doğacağım, anasız babasız,
Ve seçeceğim adım için deniz mavisinden harfler...

***

Burada, yükselen dumanlarda, evin merdivenlerinde
Zaman için bile vakit yok
Tanrı’ya yükselenler gibi yapıyoruz:
Unutuyoruz acıyı.

***

Homeros’tan hiçbir akis yok burada.
Gerektiğinde kahramanlar çarpıyor kapılarımıza.
Homeros’tan hiçbir akis yok burada. Bir general
Uyuyan bir devleti arıyor
Gelecek bir Troya’nın harabelerinde.

***

Kapı önlerinde duran sizler, girin içeri,
İçin bizimle Arap kahvesinden
Bizim gibi insan olduğunuzu hissedeceksiniz
Evlerin kapılarında bekleyen sizler
Çıkın sabahlarımızdan,
Sizin gibi insanlar olmak
Rahatlatacaktır bizi!

***

Uçaklar göründüğünde, havalanır güvercinler
Beyaz beyaz, yıkarlar gökyüzünün yanaklarını
Özgür kanatlarıyla, ki ordadır ışığı ve mülkiyeti
Oyunun ve afyonun. Daha yükseğe daha yükseğe havalanır
Güvercinler, beyaz beyaz güvercinler. Ah, ah ki gökyüzü
Bir gerçek olaydı eğer... (demişti bana iki bomba arasından geçen bir adam)

***

Serviler askerlerin arkasında, minareler savunur
Göğün yıkılışını. Demir çitin gerisinde
Askerler işerler - bir tankın korumasında -
Ve sonbahar günü bitirir altın sarısı gezisini
Geniş bir yolda Pazar ayini sonrası bir kilise gibi

* * *

(Bir katile) Kurbanın yüzüne dikkatle baktıysan eğer
Ve düşündüysen, hatırlayacaksın gaz odasındaki
Anneni, bağışık tutulacaksın tüfeğin aklından
Ve fikir değiştirmiş olacaksın: Kimliğini bulmuş gibi olmamak için

* * *

Sis karanlıklardır, karanlıklarsa beyaz dişler
Portakal kabukları ve vaatlerle dolu kadın gibi soyulmuş

* * *

Kuşatma bekleyiştir
Bekleyiş fırtınanın ortasına çevrilmiş bir ok

* * *

Yalnızız yalnızdık, sonuna kadar
Gökkuşaklarının ziyaretleri olmasaydı

* * *

Bu yaygının ardında kardeşlerimiz var
İyi kardeşler. Severler bizi. Bize bakar ve ağlarlar.
Sonra gizlice derler:
“Ah! Ah! Haberimiz olsaydı işgalden.” Sözlerini tamamlayamazlar bile:
“Biz yalnız bırakmayın, bizi yalnız bırakmayın.”

* * *

Kaybettiklerimiz: 2 ila 8 şehit günde.
Ve on yaralı.
Ve yirmi ev.
Ve elli zeytin ağacı.
Bütün bunlara şiiri, tiyatro oyununu ve sonsuz tabloyu
İçine alan yapısal kırılmayı da ekle

* * *

Bir kadın buluta söyledi: Sevgilim gibisin
Giysilerim kanla.

* * *

Artık yağmur değilsin aşkım
Ağaç ol
Bollukla yıkan, ağaç ol
Ve ağaç olmazsan aşkım
Taş ol
Yıkan rutubetle taş ol
Eğer taş olmazsan aşkım
Ay ol
Sevgilinin rüyasındaki ay ol
(Böyle konuştu cenazesinin defini
sırasında bir ana oğluna)


Ramallah, Ocak 2002

(Fransızcadan çeviren: Halil  Gökhan)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder