Güzel olan şey hiçbir zaman devinmez. Buradan "güzellik hareketsizdir" önyargısını çıkarmamalıyız. Güzel olan, güzelliğin eylemidir. Çünkü güzellik cismen yoktur.
Aynaların bize bildirdiği her şey simetriktir. Yazılı güzelliğin yansıma alanı olan yazı da düşünce ve fantezi dünyasının asimetrisinin boyunduruğu altındadır. Yazdıkça düşünceler kendi etraflarında dönerler; geometrik olarak büzüşür, genleşirler. Fantezilerse yazı dilinde aynı etkileri yaratırlar. Yazı alanının köşeliliklerine sığdıkları söylenemez; bu darlaşma yazı dilini bir öforiye dönüştürür. Yazı tam da burada söylenmeyenleri, bağışlanmayan ve anlaşılmayanları içine almaya ve onları sıradanlaşmış bir sözdizimi kalıbına sokarak sunmaya başlar.
Güzellik biçimlerle var olur. Sınırsız bir serbestlik alanında güzellik elde edilemez. Yazı da güzelliğe sınırlı ve verimli bir bakış yargısı alanı verir. Her ikisinin de bu uyumlu görünen işbirliğinin son sınır çizgilerinden birisi etik olabilir. Bir diğeri de saydamlık.
Güzelliğin insan -özellikle de kadın- bedenine tıkıştırıldığı 20. yüzyıl sonlarında sanat ve bedenin de ayrışması yaşanır: Utanma çağının sonu demektir bu. Yaşamın, dünyanın ve insan bedeninin fazlasıyla görüntülerine ihtiyaç duyulduğu bu dönem, yaşamsal, dünyasal ve insansal bedenleri de cinsiyet kategorilerine kodlar: Dünya için ülke sınırları (büyük siyasi kutuplaşmalar), yaşam için ekonomik sınıflandırmalar, insan içinse özgürlük ve demokrasi kalıplaşmalarının da yardımıyla sayıları 6'yı bulan cinsel kategoriler.
Kapı (sınır kapısı), para (ekonomi) ve seks (cinsel kategoriler)… 21. yüzyılın başında güzelliğin normalleri bunlardır.
"Güzelin kendisini, sade, saf, katıksız, insan teninin, renklerin ve daha birçok süprüntünün kirine buluşmamış güzeli, kendi olduğu gibi görebilen, formunun biricikliği içinde temaşa edebilen bir insan neler duyar acaba?" Platon, Şölen
Ekran, perde, monitör ve silisyum alaşımı taşıyan bütün diğer eşyalar. Bunların tümüne birden "kir göstermeyen" göstergeler diyebiliyoruz. Yazıdan görüntüye hakikat, içinde doğrulardan başka özneler de barındırmaya başlanılan bir sürece girmiş bulunuyor. Bu sürecin çıkışı, siber toplulukların dörtlü yazı sistemine (hiperyazı: ses, yazı, görüntü ve link) tam olarak uyum sağlamaları ve yazının bu dört element içinde bir bütünleşik olarak son halini almasıyla gerçekleşebilir.
Bu kesin durum karşısında güzelliğin klasik anlamıyla ne yapacağız? Onu hâlâ saflık, sadelik ve katıksızlık filtreleriyle aramaya çalışmamız bizi tanımsız bir labirente terk etmez mi?
Eskizden vektöre, fotoğraftan dijital sanata, çizgi romandan anime filmlere geçerek bunları yaşamaya başladık bile. Hazırlık olarak mı? Belki. Belki değil. İçinde kaybolacağımız yeni bir dünyada klasik dünyanın sonuna hazırlanıyoruzdur mutlaka.
Ya bedenler? Bedenler sanallığa direniyor. Haz, arzu ve tatmin arayışları bu direnci kırmaya koşullanıyor kredi kartları tarafından.
Güzellik bankası. Güzel para makineleri. Müşteri temsilcileri. Sigorta poliçeleri. Yalan ve kandırma kusan güleç yüzler. Akşamın altısına kadar alabildiğine sahte ve rahatsızlık vermeyen bir günlük koşuşturma. Kansız bir dolaşım. Tüm bunların içinde sahici, gerçek, hakiki ne olabilir. Gerçeklik, bir üst akıl adına dolandırılmıştır. İnsan, demokrasi, sosyal düzen, şehirleşme, kirlilik, temizlik, küreselleşme. Katil öldürürken kendi adını bilerek söylüyor ve bütün ipuçlarını ortalıkta bırakıyor.
Katilin kartviziti haline gelmiş maktulün özgür iradesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder