13 Haziran 2019 Perşembe

"Herkes cennete gitmek istiyor, ama kimse ölmek istemiyor."

Ölüm Orjisi


"Herkes cennete gitmek istiyor, ama kimse ölmek istemiyor."
(Bir kitap adından)



Hoş geldin ölüm. Nasıl geçti yolculuğun. Yönleri dışında aynı bedene doğru, ben sonuna sense belki de başına yol aldık ömür boyu. Şimdi  buradayız. Bundan sonra ne olacak? Yolculuk hep bu soruyla geçti. Bir de korkular: Nerede, nasıl, ne zaman?

Dün çok ünlü bir sanatçı öldü. Hepimiz bu cümleyi "o öldü" olarak tınıladık aynı anda. Korkunun tınısı kendi ses perdesini allegrodan andanteye doğru sürüklercesine uzaklaştırdı aklımızdan. Onun yerini adeta büyük kutlamaları andıran anmalar aldı. Korkular azalmıştı. Her ölümde bir beliren aynı korku sorularıyla başbaşa onun adını resimlerini çoğalttık durduk: Nerede, nasıl, ne zaman?

Bir hastane odasında.
Şuurunu kaybetti, kalbi durdu, sonra yeniden hayata döndü, ama kaybettik onu.
17 .... 20.. günü geceyarısını az geçe.

Burada, böylece, bu anda.

Ölçmeyi isteyebildiğimiz en kısa sürede, en kısa cümlelerle onu uğurlarken, bunun bir yolculuğa çıkış değil de yolun bitişi olduğunu elbette bildiğimizi sanıyoruz. Bir yandan da hala ölümün bir yolculuk olmasını umuyoruz. Daha görkemli, uzun, mümkünse sonsuz; zira bir daha korku ve kuşkularla dolu bir ömrü çekemeyecek kadar çok erkenden teslim olduk ölümün çaresizlik çekimine.

Ölüme ölüm demekten vazgeçebilirdik. Yoldan yolculuklardan, kırışıklarımıza takılmaktan ve kemiklerimizi kırmaktan vazgeçebilirdik. Ve ölüm o zaman bir diriliş olabilirdi. Ve belki de hiçliğin ta kendisi. Hiç  yaşamamıştık, çünkü adını çağırmadık ölümün.

Ölüm en çok kendisini söylediğimiz, çoğalttığımız yalanlarda gösterir. Sürekli onu unutur, ölümsüzmüş gibi yaparız. Unutmak da bir ölümdür, yalan söylemekse küçük ölüm. Fransızların orgazma küçük ölüm (la petite morte) demelerindeki tek haklılığı onun için söylenen yalanlarda aramak gerekir. Yalan, gerçekleri yok eder; gerçeksizlikler de hepimizi.

Kişisel karşılamadan sosyal yayılıma kadar ölüm, toplu bir vazgeçiş, bütün delik ve uçurumlardan yuvarlanıştır. Toplu ölümdür de her ölüm. Ölüm bir orjidir eğer yokolmanın hazzını bilseydik tam olarak.

Hiç ölçemeyeceğimiz uzunlukları tarif ederken, içinde son, sınır ve ölüm geçmeyen yeni kelimeler kullanabilseydik acaba bu orjinin bir sonu olur muydu?





2 yorum:

  1. Okurken çok derinlere indiğim, keyifli bir yazı. Kanımca sonu olmazdı gibi geliyor ya da hep böyle bir "tanım" ile yetiştirildiğimiz için belki de...

    YanıtlaSil
  2. Son hakkındaki yargılarımızdaki sorun, her şeyi bir başlangıç ve sonla ele almaya çalışmamızda "başlıyor" sanırım.

    YanıtlaSil