21 Ekim 2019 Pazartesi

Yazar mısınız? (Genç bir yazara öğütler 4)


Hep sorarlardı ona:

-Yazar mısınız?

-Evet.

-Adınız neydi?..

Hep adını söylerdi o da... Bir gün aklına adını söylemek yerine şu cevabı vermek geldi:

-Madem tanımıyorsunuz neden soruyorsunuz?..

Hiç kimsenin aklına "tanımadığım için soruyorum" demek gelmedi. Sustular genellikle...

Cevap zamanla şu hale geldi:

-Bir yazarı tanımıyorsanız sakın bir de üstüne ona adını sormayın. Onun adı sadece isim değildir, bir imzadır..."


Yazarları kitaplarıyla daha iyi tanırsınız. Amaç da bu değil midir zaten...
Yazarlar kimiz zaman kitaplarının yerine geçmek isterler. Zor zamanlardır. Yaprak kımıldamıyordur. İnsan ve yaşam ağırlaşmıştır. Yazar kitap olduğunu sanır. Gerçeğin kendini hayal sanması gibi...

Kendinden konuşmayı sevmeye başlar yazar.

Karnından konuşur. Konuşmaktan başka hiçbir şey yapamaz.

Onu bütün meslekler ve sanatlar izler. Dünya kurur, nehirler görünmez olur.
Dağlar deniz olur. Denizler dağ.

-Yazar mısınız?

-Evet.

***

Bu soru ve cevap mesafesinde olmak çok tehlikelidir.
Güneş ışık ve ısı olmak yerine yakmayı seçmiş gibidir.

Her şey başlamadan bitmiş gibi gelir sana
Bir defterin ya da kağıdın başına oturduğunda

İşte o an uzak dur sessizliğin sana söylediklerinden
Söylemediklerini ara bul ve nefes almaya devam et yeniden

***

Bu kısa metin çeşitlerinden sonra sona geliyoruz usul usul sevgili genç yazar.
Sana bir şey söylediğimi aktardığımı hiçbir zaman söylemedim. Düşünmedim bile. Bu yüzden veda etmek çok zor.

Daha çok yalnız kalacaksan üzülmem buna. Bu nedenle konuşmadım seninle. Rüzgarın kayaya fısıldadığını düşünürüz, oysa aşındırmıştır onu ve mineral tozlarını başka kıtalara taşır rüzgar, belki budur bütün işi... Değerli olanı buluncaya kadar esmek ve gitmek gitmek...

Hiçbir şeyden asla emin olamayacaksın. Hiçbir şeyi tam olarak bilemeyeceksin ve kötüsü bunları anlamaya çalışanlarla dolacak çevren, her adımında çoğalacak yeniden ve yeniden; sana soracaklar; sorularını unutup aynı soruları yenden soracaklar; cevaplarını asla hatırlamayacaklar ve sen hep bir şeyler yapmak zorundasın. Rüzgar esmeye devam ediyor. Bedenini mi korumalısın yoksa parçalarını mı dağıtmalı bütün dünyanın kıyılarına... Bir çocuğun gözlerinin içine kum olarak mı girmelisin, ki güneşten korunsun gözleri yoksa o küçük bulutu güneşin kavurduğu eski bir köyün ihtiyarlarını serinletmek için mi sonsuza dek kovalamalı mısın?

Bilmiyorum.

Hiç bilmiyorum.

Hepsini unuttum ve seni de.



Adınız neydi?


2 yorum:

  1. Çok teşekkürler linki yazdığınız için, okurken güldüm kendime. Şimdi şöyle bir sorum var, gerçekten kendiniz için yazıyor olamazsınız çünkü başlıkta bile bir sesleniş var. Ama yazar olmasam da, yazan biri olarak anlıyorum sizin hissettiklerinizi. Büyük ihtimalle bu tutku yazar ile yazan arasında sadece bir nitelik değil nicelik farkı. Ve tabii tatminkârlık boyutunda da mutlaka farklar var hissettiklerimiz arasında. Yani biz yazanlar, sonuçta "aman zaten kendime yazıyorum 3 kişi okuyor biri beğeniyor, diğer ikisi beğenmese ne olur" derken, tabii ki sizin dünyanızda eleştirmenler var, sayısı binler yüzbinler olan kitleler var.
    Hayal Kahvem'de demişsiniz ya bu "fenomen"lik kavramı işin yükünü biraz azalttı diye. Bilemiyorum, bence daha da arttırdı çünkü kaliteli eser vermekle kitap yazmak arasında baya fark olduğunu en azından "kaliteli okur" biliyor..
    Ama emin değilim belki elmalarla armutları karşılaştırıyor olabiliriz.

    YanıtlaSil
  2. Rica ederim. 8 Şubat yazınızı az önce okuyunca bu yorumunuzu yeniden okumuş oldum ve yanıtlamadığımı üzülerek fark ettim.
    Kaybınız için de üzülmemle birlikte, bir arayış olarak yazmaya atılmanız belki de cevabın ve gidenin yerine gelen şeyin ta kendisi diye düşündüm, yani vazgeçmemek.
    En çok kayıplar yaralıyor bizi, çünkü hiç seçmemiş olduğumuz bir beden ve zihin içinde her şeye sahip olmaya çalışıyoruz, neden ama.
    Yazmanın sizi getirdiği nokta ya da yer eminim artık kaybetmeyeceğiniz ya da kaybetmeye hazır olacağınız bir konum değildir elbette, ama en azından yazının büyüsüyle olanların anlamlarını güçlendiriyorsunuz ve bu hayatınızı daha değerli ve anlamlı kılıyordur.

    YanıtlaSil