24 Ocak 2012 Salı

Eski Mısır’da kadınlar dudaklarını koyu mavi, göğüs uçlarını altın sarısı boyarlardı


Maviye Yolculuk


Mavi Gözler Siyah Saçlar. Sevgili’nin yaratıcısı ve kahramanı Marguerite Duras’ın siyah saçlı kadını Doğu’nun uzak bir noktasından geliyordu; ama siyah saçlarında mavi gözlerden düşen bir ışıltı vardı.

Mavi Gözlü Dev’in mavi gözlü minnacık kadını gerçekten güzel miydi? Kadının güzelliği mi yoksa mavi gözler miydi Nâzım Hikmet’e o şiiri yazdıran?
“O mavi gözlü bir devdi; minnacık bir kadını sevdi.” Gözleri mavi olan Nâzım Hikmet’ti. Ama bir devin minnacık bir kadına âşık olması devin lütfundan ziyade aşkın büyüklüğünü gösterir. Büyük aşk yeryüzü için bir lütuftur. Masmavi yerkürenin üzerinde olabilecek en büyük insan yapıtı aşkın ta kendisidir. Öyleyse aşkın “kırmızı” olduğunu söyleyen ateşli aşk taraftarlarının düşündüklerinin aksine aşkın rengi kendi büyüklüğüyle ölçülür. Büyük aşk ise mavidir. Mavi göz ve güzelliği aşkın nesnesidir.
Mavi, kadın güzelliğinin gözlerinde durur durmasına ama çevresindekiler de bu güzelliği söyler. Kadının güzelliğinin dışında mavi göz pek fazla bir şey söylemez. Uzun saçlar gerekir gözlerin çevresine; gözlerin parlaklığını, rengindeki açık deniz havasını serinletmek için. Mavi göze siyah saç. Hiç de dünyalı olmayan bu uyumun tanığı olarak sadece susuyoruz. Başımızı döndüren bu girdaba kapıldık mı o güzelliği kaybetmekten korkuyoruz galiba.


Saçları uzamış. Saçları suya batmış. Ve deniz kokusu mavi renginde. Denize yüzünü dönenler mavi mavi bakıyor.

Mavi bir esans şişesi. İçindeki sıvının rengi seçilmiyor ve bu yüzden ne olduğu da anlaşılamıyor. Yanında saydam bir şişe. Dibinde azalmış bir mavi sıvı. Şişenin üzerinde “Eau de Côte d’Azur” yazıyor. Şişenin etrafında çok küçük sarı zerreler. Uzak bir kıyıdan tuz izleri...

Mavi boya. Çivit mavisinden az daha solgun renkteki bu boya tüpünün sıkılmış ve katlanmış gövdesinde yeşil parmak izleri. Öyle ki az önce boyayı kullananın parmakları yeşil bir boyaya da dokunmuş anlaşılan. Mavi boya tüpünde kalan son boyayı sıkmak için el uzanıyor yine. Ama parmaklara bu kez mavi renk bulanmış.

Deniz kıyısı boyunca siyah bir siluet yürüyor. İnce topuklu, uzun boylu mavi saçlı bir gölge. Gökyüzü kızarmış.

Osmanlı tarihçisi Aşıkpaşaoğlu Derviş Ahmed “Kadınlar saçını keser, erkekler sakalını,” diye yazar. Erkeklerin saçlarının uzun olması, Roma imparatorluğu sonrasında barbar kuzeyli aşiret geleneğinde kralların egemenlik timsalidir. Çin’de erkeklerin saçlarını kazıyarak boyunlarına doğru uzun kuyruk bırakmaları imparatora bağlılık simgesiydi. Tevrat’ın kahramanı Samson, gücünü hiç esmediği uzun saçından alır. 20. yüzyılda uzun saç modasını Beatles grubu canlandırmıştır. Saçlarını kızıldan maviye birçok renge boyatan Punklar Londra’da fotoğraf çektirerek hayatlarını kazanırlardı.

Eski Mısır’da kadınlar gözlerini yeşil, dudaklarını koyu mavi boyarlardı. Göğüs uçlarını boyadıkları renk altın sarısıydı. Erkeklerin de boyanması yaygındı.


Eski Yunanlılarda kozmetik MÖ 5. yüzyıldan sonra Mısır yoluyla zenginleşip gelişti. 218 yılında Roma imparatoru Heliogabalos şehre girdiğinde Romalıları çok şaşırtmıştı. Gözlerinin çevresi daireler halinde mavi ve altın rengine boyalıydı.

Dövme Osmanlı’da en çok Yeniçerilerde görüldü. Bu geleneksel dövme iğneyle resim çizildikten sonra çivit ve barutla sabitleştirilerek yapılırdı. Üstünden kızgın yağ geçirilen dövmeye “dağ” da denirdi.


Cevat Şakir Kabaağaçlı iyi ki Halikarnas Balıkçısı oldu. Resimli Hafta dergisinde çizdiği bir karikatür nedeniyle kalebentliğe mahkûm edilip Bodrum’a sürgüne gönderilmeseydi Mavi Yolculuk belki de olmayacaktı.

Cevat Şakir, bu sürgünü “mavi sürgün” olarak adlandırır. Ve sonra her şey “mavi” sözcüğünün etrafına dolanır. Böylelikle Türklerin muhteşem Akdeniz keşfi başlamış olur.

Cevat Şakir’in yayınlanan karikatürü nedeniyle Bodrum kalebentliğine sürgün edildiğini duyan Bodrum halkı, karşısında yaşlı bir yazar bekliyordu. Ve tabii karşılarında 30-35 yaşlarında boylu poslu bir adam gördüklerinde çok şaşırdılar. İşin tuhafı Cevat Şakir de kendini bitmiş, olmuş bir adam sanıyordu. Yazara göre bu duygu İstanbul’daki tekdüze hayatın ta kendisiydi.
Aradan üç sene geçince şöyle sordu Cevat Şakir kendi kendine: “Ne yani üç sene kalebentlik işkencesini pîr aşkına çektikten sonra beni hiç de tatmin etmeyen o rutin hayata mı döneceğim?”
Babıâli yokuşu, yetiştirdiği birkaç mebusa karşılık o izbe odalarında kaç insana mezar olmuştur. Ve daha da kötüsü Cevat Şakir kendisini ölmüş bitmiş sayıyordu, bu rutinden çıkamayacağına inandığı için. Ona göre elbette Bodrumlular haklıydı. Yaşı 30-35’ti ama ölmüş biriydi artık.
Ve küllerinden doğdu Cevat Şakir, Halikarnas Balıkçısı olarak. Torba yokuşunu tırmandıktan sonra Bodrum’a ve Karaada’ya, sisler arasındaki İstanköy’e bakarken Cevat Şakir, çeyrek yüzyıl sürecek Halikarnas Balıkçısı efsanesinin başladığını hisseder.

Mavi Yolculuk’ta şehirlerin gürültüsünden, kalabalığından ve kalabalık yalnızlıklarından uzakta, seyahatin özgürleştirici etkisi tek bir renkte ortaya çıkar: Uzun bir mavi banyosu, mavi ziyafeti, mavi keşfi ve mavi ruhu!

Mavi Yolculuk, kusursuz bir mavi cemaati yaratmıştır. Her ne kadar günümüzde, kültürlü bir azınlığın tercihi olmaktan çıkmış ve geniş bir kitleye yayılmışsa da bu âdet bir gelenek olup çıkmıştır. Ve geleneklerdir ki cemaatler, uluslar yaratır.


Asla demode olmayan biçimler ve tercihler: Renkler ve insan vücudu. İnsan vücudunun görünürlüğünü artırmak için giyiniriz. Örtünmek ise tamamlayıcı bir unsur olarak kaldı artık çağımızda. İnsan artık örtünme ihtiyacını unuttu, görünme ihtiyacı ile tanışınca ve aralarında derin bir tutku doğunca.

İnsan vücudu ve kumaş olarak malzeme ne olursa olsun “görünmek” için renk esastır. Tenin hiçbir yerinde hiçbir şekilde bulunmayan mavi renginin insan vücudu üzerinde görünme ihtiyacını ne kadar çok giderdiğini anlamak zor olmasa gerek.

Moda’nın “herkes için” olduğu görüşü yaygındır. Ama öte yandan çok zayıf, çok seksi ve çok genç olmak üzerine yaratılan bazı idollere hapsedilmek istenir Moda. Herkes ile idol sözcüklerini birbirine ancak renkler yaklaştırabilir. Kumaşlar ve onların kesim ve terzilik biçimleri kitle ve modelin arasındaki boşluğu sadece dokur; bu dokuma maddesinin üzerine sürülen renkler arasında mavinin çok özel bir yeri vardır.
Mavi, solgun ve pastel tonlarda yaşar ten üzerinde ve dokunan kumaşlarda. Çivit mavisini, prusya mavisini, gök mavisini görmemiz için günün birinde kumaşı aradan çıkaran bir eylemi; bir kadın vücudunu maviye boyayacak olan “derin” hareketi mi bekleyeceğiz? Belki de beklememize gerek kalmamıştır...

Mavi, eskitilmek için giyilemez. İnsan doğasında bulunmayan renkler demode olabilir ancak. Mercandan mürekkep balığına, sudan gökyüzüne doğa değişmez bir mavilik içindedir. Doğanın taklidi de doğaldır.

Mavi eşitliği. Batı’da modanın başlamasından bu yana başka hiçbir giysi, evrimi içinde statü kararsızlıkları ve belirsizliklerini ifade etmede blue jean kadar etkili bir araç olmamıştır.


Rengi güneş ışığının ayrılma tayfında mor ile yeşil arasında yer alan bir pigment, bir boyarmadde veya bir boya için kullanılır. Mavinin ansiklopedik tanımı bu.
Gök mavisi, çelik mavisi, çivit mavisi, deniz mavisi, nattier mavisi, prusya mavisi, petrol mavisi, firüze mavisi...

Gök mavisini deniz mavisinden ayıran etki yansıma ve ışıldamadır. Deniz mavisini turkuaz yapan etki ise su üstündeki gök mavisi ışıltısının tekrar göğe yansıdıktan sonra sualtına kalan renk dokusudur.

Grand bleu (Derinlik Sarhoşluğu) filmindeki yunus eğiticisi ve derinlik dalgıcı ........ (Jean-Marc Barr) turkuaz ve sığ su mavilerinin en koyusunu, laciverdi ve karanlık mavisini tanıyordu. ......’ın İtalyan asıllı dalgıç ........ (Jean Reno) ile giriştiği derin rekabette mayolarındaki iki renk farklılığı göze çarpıyordu. ..... ‘daki yeşile karşılık ....’daki Fransız mavisi kardeşliği simgeliyordu.
Filmin başlarındaki düşmanlık, hırs dolu rekabet, sonlarında maviye dönüşüyor ve ..... ile ...... arasındaki gizli kardeşliği ortaya çıkarıyordu. Mavinin derinliklerinde kaybolan ve bir yunus olan ...... artık derin mavinin kardeşi olmuştu. ...........


Hava gibi mavi de her yerdedir. Gökkuşağında, bulutlarda, rüzgârda, buzlarda, çiyde, siste, kırağıda, yağmurda... Dünyanın uzay boşluğundan görünüşü dağınık beyaz kuşaklarla örtülü bir mavi top gibidir.

Gözlerimizi kapayınca mavi rengi göremeyiz. Bu bizi yeryüzüne ve gökyüzüne daha da bağımlı kılar. Çünkü mavi gerçektir. Gerçekler ise gözü açık görülen bilinen şeylerdir. Toprak ve ateşin katı kırmızısından sonra su ve havada saklı mavi bu dünyayı yaşanır kılar.


Kamusal binalar dışında evlerin boyanması çok yenidir. Sosyal bir zaruret halini almasından bu yana hazır boyalarla boyuyoruz evlerimizi. Ve dilediğimiz renge boyamakta özgürüz.

Evlerimiz bizi toplumdan ayıran ve topluma bağlayan birleşme-kırılma noktasıdır hayatımızın. Ama genellikle maviyi burada pek fazla cömertçe kullanmayız.

Evlerimiz bizi toplumdan ayıran ve topluma bağlayan birleşme-kırılma noktasıdır hayatımızın. Ama genellikle maviyi burada pek fazla cömertçe kullanmayız.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder