21 Ağustos 2019 Çarşamba

Yazmanın ve Yaşamanın Gizli Formülleri



Şimdi burada birtakım formüllerden söz edeceğiz. Hem de olmamalarına rağmen.

Genellikle hemen formüllere sarılırız. Onların bizi hiç bırakmadıklarını, değişmediklerini düşünmemiz buna yol açar genellikle. Formüller aynı ortamlar oluştuğunda değişmez. Dostoyevski ya da Tolstoy, Jack London ya da Jean-Paul Sartre koşulları içinde olduğumuzda aynı formülleri deneyebiliriz. Formülden sonuç olmak için onları okumak yetmez tam anlamıyla. Onlar gibi yazmak da yetmez. O çağda yaşamak, solumak, var olmak gerekir. O halde formüller neden vardır? Bir esinlenme için… Bir etkiye yol açmak için: Taklit.

Taklit et

Formüllerden başka tarifler de vardır. Tariflere ulaşmak için ortamları taklit etmek gerekir. Genellikle üslup ve biçimlerin taklit edildiğinde formülün iş göreceğini düşünürüz. Formül iş görür görmesine, ama aynı etkiler elde edilemez.

Formüllerin işimizi kolaylaştıracağını düşündüğümüze göre şu iki şeyden birini ya da her ikisini birden düşünüyoruz demektir: Bu işi çok ciddiye alıyoruz (yazı sanatı) ve/veya yazmak çok zor bir şey. Acaba hep altı çizilen bu zorluk bahsinin kendisi olmaz mı; örneğin her 3 Fransız’ın 4’ünü yazar olmaya iten neden. Fransızlar zoru severler. Dünyayı dönüştüren 4 büyük keşif ve icat onlara aittir: Sinema, otomobil, uçak ve sanat.

Ne gurur verici bir durum. O halde yazmanın da sosyal bir ortak paydadan açıkça etkilendiği ortaya çıkıyor demek ki.

Taklit etme!

Oldu, taklit etmiyoruz. Formüller de işin sonucuna götürüyordu zaten bizi. Nedenleri ve hedefleri belirlemeden kendimizi bir hevesle yazma işine atmıştık. Karşımıza anlaşılmaz, kapalı metinler çıktı, karanlık yazılar, mistik yazarlar ve gizem dolu bir ortam. Bu sizi adeta korkuttu.

Adına edebiyat ortamı dedikleri ve sayıları az da olsa etkilerinin bu sayının üzerindeymiş gibi görünen bir topluluk sanki bu işi çekip çeviriyor. Sıra numaralarını veriyor, sağdan soldan sayıyor ve damgalıyorlar. Kendi güçlü yayınları ve yayıncıları var. Sağlam kalelerinin içinde burunlarından kıl aldırmadan duruyorlar ve herkes onlardan nefret ediyor, öfke duyuyor, çünkü iktidar onlarda. Nedir bu iktidar? Ona sahip olunca daha mı iyi yazılıyor yoksa herkes iyi yazıyor da iktidara yakın olan mı kollanıyor?

Bakın daha konuya inemedik. Genelde bununla bütün meslek gruplarında karşılaşırsınız. Mesleki bilgi ve deneyimler daha doğrusu meslek ahlakını ilgilendiren konular bu yumağın en içinde, merkezinde, kırılgan bir alanda yer alırken dışa doğru da aynı meslekle ilgili şüphe, korku ve önyargıların sert kabuğu katman katman sıralanır. Genellikle meslekten çok meslek magazini duruma hâkimdir.

Biz de şu bu fırtınalı alana girmiş bulunuyoruz ve işin özüne ulaşıncaya kadar başımıza ne gelecek bilinmez. Belki de hevesimiz o sert kabuğa çarpa çarpa tuz buz olacaktır.

Bütün meslekler ve işler kendilerini böyle koruduklarını düşünürler. Ve bundan asla kaçınılamaz. Yapacağımız en doğru şey kulak tıkamak ya da kendi tutkunuzun yüzeyde mi derinde mi olduğunu daha iyi kavramaya çalışmakta yatar. Sağlam bir istek her türlü önyargıyı yenecek güçtedir. Yazar olacaksanız veya yazacaksanız her şeye hazırlıklı olacaksınız.

(Scriptomax)

1 yorum:

  1. İstek var, hem de güçlü. Sonuçta tüm önyargıları yenecek, tüm kalbimle inanıyorum. Ancak her zaman her daim hazırlıklı ve uyanık olmakta fayda var. Güzel bir yazıydı ve benim işime yaradı.Teşekkür ederim.
    Selcan

    YanıtlaSil