1 Ağustos 2007 Çarşamba

Hastalıkların Hekimi Martin Winckler ile Söyleşi




Hastalıklarla, tıp kitaplarındaki hastalık tanımları ve vakalarıyla uğraşmayı bırakıp "hastalarla" ilgilenen onları tedavi etmeye çalışan özgür doktor tipi Bruno Sachs'ın yaratıcısı Fransız yazar ve doktor Martin Winckler (Marc Zaffran) ile evrensel hasta haklarından, ilaç endüstrisinin zararlarından (ilaçlardan önce) konuştuk... Doktor ve hastası olarak değil de yazar ve editörü olarak...

İlk kez başımıza gelmedi ve son da olmayacak.
Dünya ilaç endüstrilerinin dezenformasyonları zaten ilaçbilimi alanında "deneysel" bir dönem geçiren çağımızın -ki bazı bilim adamlarına göre İkinci Dünya Savaşı sonrasında, özellikle altmışlı yıllarda patlak veren farmakolojik ilerlemeler ve devrimlerin bilinemeyen yan etkileri ancak 40-50 yıl sonra ortaya çıkacak; yani 2000-2010 yıllarında- insanı için son derece ciddi tehlikeler oluşturuyor. Bir televizyon kanalı yöneticilerinden ve bir borsa yetkilisinden farklı davranmak zorunda olduğu halde ilaç endüstrisini bir pazar haline getiren bu tavırlar, elbette hastaları ve dünya hasta haklarını ilgilendirdiği kadar bu konuda etik olarak hastalar ile işbirliği yapmak durumunda olan doktorlar için de bir dikkat konusu. Ne var ki ilaç firmaları; peynir, yoğurt ya da şekerleme pazarlayan şirketleri kıskandıracak "promosyon" çalışmaları sürdürerek, bu ahlaki işbirliğini kendi ekonomik çıkarları doğrultusunda bozma çabası içindeler.
 
Bu sorunlar içinde dünyada, yazdığı "Sachs'ın Hastalığı" adlı romanla "hekimler" tarafından verdiği sesle dikkatleri çeken ve doktorların sesini güçlendiren bir doktor-yazar, hiç gündemden düşmeyecek bu konuların önemli bir militanı konumunda artık.

Martin Winckler, bir doktor ve dünyaca ünlü bir romancı; 1998 yılında yayınlanan "Sachs'ın Hastalığı" adlı romanı birçok dile çevrildi ve sadece Fransa'da dörtyüz binin üzerinde okura ulaştı. 1998'de ülkemizde yayınlanan bu yıl içinde "Yazmak ve İyileştirmek" (En Soignant et en écrivant) başlıklı yeni bir kitap yayınladı kendi ülkesinde.

"Sachs'ın Hastalığı"nı 1998 yılının sonlarına doğru editörlük yaptığım yayınevinde yayına hazırlarken Martin Winckler'in ya da gerçek adıyla Marc Zaffran'ın bir baba mesleği olarak hekimliği seçmesinin yanı sıra roman kahramanını betimlerken babasından esinlenmesi ilgimi çekmişti. Kabarık basın bülteni ve ulusal-uluslararası başarılarıyla kendini kanıtlamış bir romandan başka bir şey duruyordu önümde. İnsani ve mesleki açılardan özeleştiriyi kendine erdem edinmiş Orta Avrupa ülkelerinin -başta Fransa olmak üzere- büyük ilgi gösterdiği bu romanın yazarının bir doktor olmasıydı "Sachs'ın Hastalığı"nı anlamlı kılan. Bu anlam, roman sanatının ötesinde belki de dünya edebiyat tarihinde ilk kez onurlu Hippokrates Yemini'yle bir romanın açılmasında kendini buluyordu.
 
"Sachs'ın Hastalığı" bir doktorun insanlık durumunun romanı. Romanın kahramanı genel tıp uzmanı Doktor Bruno Sachs. Hasta-doktor ilişkilerinde her zaman alışıldığı üzere anlatıcı, bu kez doktor değil de Bruno Sachs'ın hastaları. Fransa'da yayımlanır yayımlanmaz edebiyat okurlarından ve eleştirmenlerden büyük övgüler alan Sachs'ın Hastalığı dünyada tıbba farklı bir biçimde yaklaşan ilk edebiyat kitabı. Sachs'ın Hastalığı'nda, romanın perde arkasındaki kahramanı dışında herkes konuşuyor... Doktor Bruno Sachs'ın sekreteri, hizmetçisi, rakip meslektaşları... Hepsi de doktor ve "insan" Bruno Sachs'ı, edebiyat tarihinde ilk kez rastlanan bir tarzda anlatıyor. Hastalar yerine "hasta"yı merkeze alan bu yeni ve olağanüstü roman tarzıyla Sachs'ın Hastalığı, okurlara çarpıcı bir edebiyat terapisi olanağı sunuyor.

Son kitabında babasını şöyle anlatıyordu Winckler:

"Babam bir hekimdi, fakat savaşta dağılan çok mütevazı bir aileden geliyordu. Ona göre hekimlik aristokrat bir konum değildi, tam tersine kişiye hiçbir üstünlük kazandırmıyordu. Bir hekim tedavi ederken kendini de tedavi ederdi ona göre."

Gerçek adı Marc Zaffran olan Martin Winckler, 1955 yılında Cezayir'de dünyaya geldi. 6 yaşında ailesiyle birlikte önce İsrail'e, ardından Fransa'ya göç etti. Küçük yaşta yazmaya başladı. Tıp öğrenimine 1973 yılında Tours'da başladı. 1978-82 yılları arasında Tours ve Mans'da staj yaptı. 1983'te Sarthe kasabasında pratisyen hekimliğe başladı. 1984 yılında Martin Winckler takma adıyla öyküler yazmaya ve yayınlatmaya başladı. İki yıl sonra ilk romanı "La Vacation"u yazmaya başladı ve kitap 1989'da yayınlandı. 1992'de yazmaya başladığı "Sachs'ın Hastalığı" 1997'de bitirdi. Birçok dünya diline çevrilen bu kitap 1998'de Fransa'da Inter Kitap Ödülü'nü kazandı.

Martin Winckler bir doktor olarak politik formasyonunu şöyle anlatıyor:

"Politik olarak biçimlenmem Pratiques'te gerçekleşti diyebilirim.Bu durum politikası, açık açık, dünyayı anlamaya çalışan bir insanın hekimlik durumunu da kapsıyordu. Bu dergide yazılar yazmam beni 'biçimlendirdi' mi ya da tanıdığım ilk uygar hekim olan babamın mirasının bana geçmesini sağladı mı bilmiyorum ama ben bir okurdan başka bir şey değildim: Yaptığım sadece Pratiques'e yazılar göndermekti."

Martin Winckler beş bin nüfuslu Sarthe kasabasına hekim olarak gittiği 1983 yılından itibaren "Prescrire" adlı başka bir dergide yazmaya başladı. "Prescrire" ilaç sanayinin yarattığı sistemli dezenformasyona karşı objektif bir kaynak olmak üzere yaratılmış alternatif bir dergiydi.
Winckler 80'li yıllarda "Doktor, Hastası ve Hastalık" kitabıyla bir ekol oluşturan Michael Balint'in yarattığı Balint Tıp Cemiyeti içinde yer aldı.

Martin Winckler ile 13-14 Kasım günlerinde gece ve sabaha karşı birkaç elektronik posta sayesinde hızlı bir röportaj gerçekleştirdik. Üç haftalık bir Amerika seyahatinden yeni dönen Winckler, sorularımıza hızlı bir şekilde ve şaşırtıcı bir biçimde yanıt verirken belirgin bir içtenlik içindeydi. Kendi arzusu ve ısrarı üzerine (ki bu bir nezaketti aynı zamanda) cevabını beğenmediğimiz (?) ya da kısa bulduğumuz soruları yeniden sorduk ve ortaya bu doyurucu sohbet çıktı.

Türk okurları sizi -Fransa'daki ve dünyadaki kadar olmasa da- Doktor Bruno Sachs'ın hastalarının ve dostlarının gözüyle tuhaf bir doktor olarak anlatıldığı "Sachs'ın Hastalığı" romanıyla hatırlıyor. Bruno Sachs gibi sizin babanız da (ve siz de tabii) doktordu. Sizce Bruno Sachs karakteri, hastalıklar endüstrisi yerine hastalar için mücadele eden azınlıktaki doktorlar için bir simge midir?

Bruno Sachs karakterini yaratırken babam Ange Zaffran'dan esinlendim tabii. İlaçlar ve hastalıklar yerine hastalarla ilgilenen, onları iyileştirmeye çalışan bir hekimdi babam. Bu anlamda, evet, o azınlıktaki doktorlar için bir simgeydi; ve Fransa'da ve dünyanın diğer ülkelerindeki bu hekimler kendilerini bu simgeyle ifade ediyorlar ve bu yüzden de romanımla çok ilgilendiler. Sanıyorum okurlar bu nedenden ötürü kitabımı çok sevdiler. Çünkü romanda tasvir edilen doktor hastalarını dinliyor ve onları konuşmaları için serbest bırakıyor. Romanımda hastaların doktordan daha çok konuştuğunu belirtmeliyim...

"Yazmak ve İyileştirmek", içinde denemelerinizin ve son 20 yılda kaleme aldığınız yazılardan oluşan son kitabınız. Sizce yazarak iyileştirmek mümkün mü? Dünyayı iyileştirmeek için edebiyatın -genel olarak da sanatın- gücüne inanıyor musunuz?

Ben iyileştirmenin VE yazmanın mümkün olduğuna inanıyorum, tabii ikisini de birlikte yapmak zorunlu değil. Doktor daha çok bir "okur"dur, "dinleyici"dir; o "okur" ve hastalarını dinler. Konuşmaz, Evine döndüğünde de, işlerini bitirdikten sonra yazabilir; ve çoğunlukla yaptığı işten esinlenen şeyler yazacaktır. Bütün kültürlerede doktor yazarlar bulunmaktadır; Fransa'da Jean Reverzy, ABD'de William Carlos Williams, Portekiz'de Miguel Torga, İngiltere'de Somerset Maugham; ve kuşkusuz başka ülkelerde de benim tanımadığım birçok doktor yazar vardır mutlaka. Edebiyatın gücü olup olduğunu tam olarak bilmiyorum ama kitapların "iyileştirdiklerine" inanıyorum, çünkü kitaplar bilgiyi, duyguları ve deneyimleri paylaşma aracıdır. Bu anlamda, dünyayı değiştirmemize yardımcı olur kitaplar. İyileştirmek ve yazmak, paylaşmaktır.

Dünyada ve sizin kişiliğinizde ilaç endüstrilerine (genelde tıp endüstrisine) karşı verilen mücadeleler hakkındaki görüşlerinizi öğrenmek istiyorum. Bu endüstriler son derece ticari bir davranış içindeler ve bazı ilaçların zararlarını kamuoyundan saklıyorlar. Az önce de sözünü ettiğim gibi "hasta hakları" için mücadele eden bir idol olarak Doktor Bruno Sachs durumu var mı tam olarak? Ve romanınızı da bu anlamda, büyük kitlelere ulaşarak bu mücadeleyi idealize eden ve hasta haklarını gündeme getiren ilk kitap olarak değerlendiriyorum...

Hükümetlerin, ilaç şirketlerini halkı doğru bilgilendirmeye zorlamaları gerektiğini düşünüyorum. Dünyadaki ilaçların ölçülemeyen zararlarının en temel nedeni ilaç şirketlerinin doktorları ve halkı yeterince bilgilendirmeyişleridir. Kötü bilgilendirilen doktor kötü reçete yazar ve bu pahalıya patlar; hastalar da hiçbir yararı olmayan ilaçları alırlar. Bu onlar için çok zararlıdır. Birçok hükümet, Fransız hükümeti de dahil olmak üzere; doktorların, ilaç laboratuvarlarının pazarlama yöntemlerinin etkisi altında kalmadan ilaçları tanımaları için tıp öğrenimi değiştirmek zorundadırlar. "Hasta hakları", "endüstriyel çıkarlar"dan daha da önce gelir; vatandaşların görevi de hükümetlerini bu konu hakkında kararlar almay azorlamaktır.

"Sachs'ın Hastalığı"nın ikinci cildinin "La Formation de Sachs" (Sachs'ın Öğrenimi) adıyla yazıldığını öğrenmiştim yayıncının web sitesinden. Bu roman ne zaman yayınlanacak? Biraz sözeder misiniz?

"La Formation de Sachs", "Sachs'ın Hastalığı"nın ne tam olarak devamı ne de bir ikinci cilt. Aslında bu kitap da Bruno Sachs'ın kahramanı olduğu üçüncü kitap. İlk romanım hatırlarsınız, "La Vacation"du ve o kitabımda da Bruno Sachs, bir doktor olarak roman kahramanıydı."La Formation de Sachs", Bruno Sachs'ın tıp öğrenimini gördüğü ve doktor olduğu dönemi anlatıyor. Elbette bu roman da teme olarak hastanelerdeki tıp eğitimini anlatan bir kitap olacak. Fakat ne zaman yayırnlanacağını bilmiyorum, zira onu bitirmedim henüz. Şu sıralar babam hakkında bir kitap yazıyorum; bu kitap da bir-iki yıl içinde yayınlanacak.

Ünlü bir yazar olmak hayatınızı değiştirdi mi? Ya da hayatınızdaki yazarlık uğraşı doktorluk hayatınızı etkiledi mi?

Hayatımın değiştiği tek nokta, ailemi geçindirmek için artık günde 15 saat çalışmak zorunda olmayışımdır; ama yine de çalışmam gerekiyor yaşamak için. Bunun dışında hayatımda hiçbir değişiklik olmadı. Ve tabii doktorluk hayatımda da bir değişme olmadı. Zaten yedi yıldır bir hastanede aile planlaması ile ilgili bir görevde çalışıyordum. Kitabımın kazandığı başarı hayatımda hemen hemen hiçbir değişiklik yapmadı anlayacağınız.

Peki bu başarı dünya görüşünüzü nasıl etkiledi?

Romanımın kazandığı büyük başarı dünya görüşümü asla değiştirmedi. Tam tersine inançlarım daha da güçlendi. Özellikle de insanların hayatları karşısında giderek yoğunlaşan olgunlukları ve düştükleri büyük yanılgıları önleme konusundaki tutumları üzerine...

Bütün vatandaşlarla paylaştığıma inandığım bazı duygularımı ve sorugulamalarımı yazma arzum da kesinlikle azalmadı. Hiç kimsenin ve hiçbir şeyin sözcüsü değilim; ama inanıyorum ki benim hissettiğim ve ifade ettiğim şeyleri başkaları da hissediyor ve ifade etmek istiyor. Ve inanıyorum ki söz alma, birşeyler söyleme etkinliği bir hak değil, aynı zamanda vatandaşlık ödevlerinden birisi.

---------------------------
Sachs'ın Hastalığı, Martin Winckler, 1998, Türkçesi: Gülçin Balamir Coşkun, Güncel Yy.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder