23 Kasım 2011 Çarşamba

A L’ANKARA

A L’ANKARA


(“Ankara üzerine yazmak” üzerine)
Ankara’nın bir tarzı var mı? İstanbul karşısında olmadan, karşılaştırılmadan bir Ankara tipografisi çıkarılabilir mi?
Bu yazıda bunu deneyeceğim.
Başarısız olduğum zaman Ankaralılar –yani Frenkçe tabirle à l’ankara takımı- sevinecek ve elbette İstanbullular da sevinecek. Başarılı olursam iki tane daha düşman kazanacağım.
Ne önemi var? Neticede yazmak da taraf tutmamak, hiçbir tarafa yaranmamak değil mi?
Şimdi Ankara’yı havadan görelim. Kocatepe camii ile Anıtkabir’i aynı karede yan yana görmeyi illüzyon sayan İstanbullu erkana göre Ankara’da cami ile cumhuriyet hiç yan yana gelmez.
Bu yazıdaki sorunumuz gerçekten de bu değil. Basit, ucuz ve yalın önermelere de girmeyeceğiz. “Ankara üzerine yazmak İstanbul’dan geçmemelidir” gibi doğru, ama parlak olmayan düşünceler de bizim tesellimiz olmayacak. Bana kalırsa aslında Ankara üzerine yazmak, İzmir’den geçmelidir. Tarihsel olarak değil fonetik olarak. Ankara’da üç “a”, İzmir’de ise iki “i” vardır. Yani iki şehrin adları sesteştir. İstanbul ise üç ayrı ses grubuna ait sesli harfleriyle karmakarışıkbir şehir ismi malzemesidir.
Hayır. Benzetmeler, alegori ve metaforlar da işimiz değil. Ne Ankara’daki kara eki, ne de isminden yapılan keçi bağlantıları, Eskişehir yolundaki yonca alanına dikilen heykeller bizim başımızı döndüremez. Ankara üzerine yazmak atmosferik bir iştir. Boşluk kaygısı derin kentsel örselenmeleri engelleyen bir süreçtir.
“Hepimizin üstüne gelen ve kaçamadığımız bir trenin kondüktörü gibi gözlerimiz parıldadığı zaman Ankara’dan İstanbul’a hareket ederiz. Kentin boğucu atmosferi daha başka ve bilinmeyen bir kaosa doğru bizi sürükler.”
Galiba bu paragraf daha çok oturdu Ankara üzerine yazmak üzerine devinen bu yazıya giriş olarak.
İzmirlilerin şehir üzerine pek konuşmadığını yazmadığını görüyorum. Onların Ankara’sı İzmir değildir de ondan mı? Onlar İstanbul’a gidip orayı –burayı- izmirlileştirmekten neden rahatsız değiller? Ya da Ankaralılar neden İstanbul’u ankaralaştıramayıp kendileri istanbullulaşıyorlar?
A l’ankara. A la Smyrne.
Ve A l’Istanbul. Yok bu çok iyi tat vermedi. A l’anglaise, à la française’i, à l’américaine’i denesek. Tamam. Bunlar daha iyi oturdu. İşte İstanbul’daki üç ayrı ses kümesi: Fransız, İngiliz ve Amerikan.
Biraz da alttan alta Alman.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder