Fransız kadınlarının, dünya kadınlar tarihi içinde çok ayrı bir yeri vardır kuşkusuz. Sanatı, kültürü, modayı, bilimi ve teknolojiyi hep birinci elden yaşamış bir toplumun kadınları da elbette farklı olacaklar, farklı yaşayacaklardır.
Fransız kadınlarının mutsuzluğu, mutluluğu çok tarif etmiş olduklarından ziyade aşkı çok anlamış ve anlatmış olmalarından ileri gelir. Böyle demiştir muhtemelen bir Alman filozof, ama kimin umurunda. Mutsuzluk konusu açıldığında her türlü düşünce biçimi geride kalır. İşin içinde gerçek acı vardır. Felsefenin tesellisi yetersizdir. Fransız kadınlarının felsefeye yatkınlığı bütün diğer dünya kadınlarında olduğu gibi tartışmalıdır. Öyleyse Fransız kadınları öncelikle yaşamayı sonra üzerine düşünmeyi tercih ederler. Mutsuzluk da bu güne kadar icat edilmiş en etkileyici ve can alıcı felsefi sonuçtur. Henüz çözüme kavuşmamış bir ruhsal durumla birlikte mutsuz beden ile ruhun acıda birliğini yansıtır.
Mutsuzluk bulaşıcıdır ve bütün Fransız kadınlarını kıskacına aldığı sürece bir yaşama sanatı olarak kadınların yüzlerinden giysilerine akar akar. Fransız kadınları mutsuzdur, çünkü o anlık mutlulukların arasındaki uzun köprülerde yaşamanın zevkini çok iyi bilirler. Savrulurlar ve dağılırlar. Rüzgar ve kaos onları yeniden toplar, bir araya getirir. İyileştirir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder