Şeytan Mesaj Giyer
HALİL GÖKHAN
"Küresel
köy, siyasi projesini bekleyen teknik bir gerçekliktir. Teknoloji, coğrafi
mesafeleri kısalttıkça kültürel mesafeler önem kazanmaya ve insanların
birbirlerini hoşgördüğü hümanist bir projeye ihtiyaç duyulmaya başlanır. Aksi
halde yüzyıllardır özgürlüğün ve ilerlemenin etkenleri olan bilgi ve iletişim
21. yüzyılda savaş nedenleri haline gelebilir.”
Dominique
Wolton
Şeytan yarım asırdır televizyonlarda ve daha fazla bir
zamandır magazin dergilerinde oturuyor. İletişimin, komplodan yanlış alarma
kadar uzanan geniş yelpazesi artık Anka kuşunun tüylerinden yapılmış değil.
Batan güneş yeniden doğmayabilir söz dünyasında. Peki ne oluyor? İnsan neden bu
kadar şeytana özeniyor?
Evrenin sessizliği, çözülemezliği tanrıya ait bir durumken,
renkli hayatlar, şatafat, sarhoşluklar ve hazlar şeytana gönderiliyor sürekli.
Öyleyse şeytanın mabedi Yeni Dünya olmalı. Eski Dünya’da savaşlar, açlık ve
vebayla gezintiye çıkan şeytan, uzay fethinden önceki son buluş olan
sömürgeciliği yaratmıştı. Sonra küçük meşguliyetler: Modernizm ve şimdi
iletişim.
En az iki katılımcı kalıncaya kadar iletişim dünyamızı o
ebedi savaşa doğru götürecek. İki kişiyle başlamıştı zaten her şey. Ses,
görüntü ve yazının orjisine kadar gelip dayandı. Bilginin sınırsız 1/0
deposunun belirsiz tayfları arasında belirsiz ve ufuksuz bir “arama” uğraşı
içinde dünyadan artık daha hızlı dönen bir insan başı. Rüyalardan daha hızlı ve
fantazmagorik uyanık bilinçler. Bilgi hipnozu her şeyi kavuruyor. Korku, kendi
tünelinde yapayalnız, emekliye ayrılmış. Anlık panikler her yerde.
Çok “iletişimsel” bu manzara insanın son cenaze alayı gibi
kalabalığı mezarlığın binlerce kapısından birine doğru götürüyor. Bu kapı
diğerleriyle ve kadın rahimleriyle aynı “ağ” altında. Ağ, seks yalanları ve montaj
skandallarıyla yapış yapış küresel bir örümceğin primat hali. En ilkel
arkeolojilerimiz ve dar açılı fütürizmlerimizle bekliyoruz, ta ki bir café
camekânında adımızı görünceye dek: Giriş.
Başladığımız noktaya bizi geri getiren, fakat bunu yaşamımız
boyunca bilemeyeceğimiz bir döngü mü hayat? Ve bunca kötülük eylemi bu
bilinemezlik yüzünden alınan hesapsız intikamlar mı? Tanrı ile şeytanın insan
üzerinden konuşması iyiliğin ve kötülüğün diyaloğu üzerine kurulmuş gibi. Emin
olamadığımızsa insanın fail olarak yer almadığı bu konuşma ne zaman biteceği.
Bu konuşmadan mesajlar kopup ayrılıyor. Artık sadece
alıcının önemli olduğu bir haberleşme alanında üretilmiş. Olabildiğince
kısıtlanmış ve indirgenmiş, çünkü artık herkes her şeyin farkında: Özgürlük ve
eşitlik için yaratıldığı söylenegelen sosyal, siyasi aygıtların iyilik-kötülük
diyaloğunun şövalyesi -ya da ses düzeni- olduğunun... Kutsal ya da lanetli,
Söz’ün tükendiğinin ve sonsuz tekrar döngüsüne girdiğinin… Bu döngüde başı
dönmeyecek olan insanın ifade burgacının kendisidir. İnsan keşifsiz bir çağa
girdiğini anladığında meraka dayalı kimyasını da yitirecektir.
Ne var ki mesajlar bunlar bilinmiyormuş gibi gidip geliyor.
Bilmek ve bir şeyler arasındaki halat parçası çoktan kopmuş. Gemi cep
telefonlarının sireniyle limandan uzaklaşmış.
Mesajlar başıboş. En tehlikelisi de hiçbir şey taşımıyor,
kendilerinden ve sermayenin küreselleşmesinden başka.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder