26 Mart 2014 Çarşamba

Bir kez ağlasak belki geçer her şey


Uzun zamandır denize bakmışlığımız yok mu ne... Gözlerimiz yerde. Toprak böyle zamanlarda ateşten bir katman olur ve ayıplar adamı.
Bir kez ağlasak belki geçecek her şey.
Geçecek ne vardı ki, diyorsun biliyorum. Her şey battı. Çöktü. Kaybolduk.
Çanlar bile susuyor, tarih durdu, saatler bozuk hatta... Dönüş yolunu kaybettiğimiz yerde yoldan da çıktık.
Umut sadece bir edebiyat dersi.
Parmağını kaldırıyorsun. Bulutlara değiyor tırnak ucun... Yağmur yok. Sen yağıyorsun göğe. Göz pınarlarının çölünde kavurucu rüzgar, senin yerine konuşuyor hüküm veriyor, asıp kesiyor.
Bir daha dönüş yok ana kucağına baba evine. Şehirlerde asıldı kaldı zamanların. Sadece ölüleri değil dirileri de uzun binalara gömüyorlar. Toprak yetmiyor hepimizin arzularını hırslarını gömmeye.
Üzerimize atacak yorgan yok, toprak da ipotekli; hava hacizli havagazı bin para... Işığı yakınca musluklardan karanlık akıyor.
Dur diyen yok.
Neden olsun ki?
İyiliğin adını her andığında gelip bulmuyor mu kulaklarını o çağıran ses:
- Dünya ne zaman bugünden daha iyi oldu ki?
- Hiç iyi olduk mu?
Kandırıyorsun kendini. Bu edebiyat dersi asla bitmiyor. Belki umut alınıp satılıyor.
Ölüp gideceksin, ama yaşıyorum diye kekeliyorsun. Sözlerini şurda burda unutuyorsun... Ne anlamı var.
Su, su, su... Biraz da tuz...

Bir kez ağlasan belki geçecek her şey.