11 Kasım 2012 Pazar

Engelsizsinizlikleştiremediklerimizdenmisinizliksizlik

Empati

Pazardan domates alır gibi yap. Bunu yapmadan sakın konuşma. Durumlara ve kısıtlara isim takma. Önce yap, sonra düşün ve konuş.
Şimdi başla. Domates alır gibi. Koklaya koklaya, dokuna dokuna, eze eze. Tezgaha geri koyma. İçinde o anı bir mücevher gibi sakla.
Ellerini ya da ayaklarını bağla. Hareketsiz on dakika bekle.
Yataktan düş. Kaslarını hareketsizleştir. Hiç kımıldama. Kımıldayamamayı düşün.
Gözlerini kapat. Kulaklarını. Ağzını. 10 dakika. Çok değil.

Enerji

Bunları yaparken neler hissettin.
Hissettin mi? İçindeki o bilmem hangi vitrindeki auratik yerleştirmeden ya da bambu kaplı pahalı el çantasından ya da cilt kürlerinden, şifa seanslarından ve bitki özlerinden, kılcal feng-shui damarlarından ve reiki kolbastılarının erken saatlerinden fışkıran sessiz durgun sakin potansiyel derin serin enerjiyi aldın mı?
Kahve kokusundan bile çıkıp gelebilen bu ne idüğü belirsiz bir farkındalık mıydı tanrım o?

Engelsizsinizlikleştiremediklerimizdenmisinizliksizlik

Dil her şeyi yapamaz. Tarif edemediğin bir "olumluluğu" olumsuz ifadeyle anlatmaya çalışmak, o eksik ya da yetersiz durumu anladığın anda içinde beliren korkunç kaçma isteğini gizlemekten başka bir şey değildir.
Katilden -Beni öldür! diyerek kaçamayacağın gibi "olumluluğu" olumlu ifadeyle anlatmaktan da ancak -Beni öldürme! yani BANA DOKUNMA, BANA ENGEL OLMA diyerek kaçabilirsin. Bu oyunu nasıl dilin sana oynamış olabilir.
Onu sen yazdın.